Konkordato İlanında Banka Borçlarının Durumu

Konkordato ilanı, borçlu bir şirketin veya bireyin mali durumunu düzeltmek için mahkemeden talep ettiği bir koruma sürecidir. Bu süreçte borçlu, borçlarını yeniden yapılandırma imkânı elde eder. Konkordato ilanı, banka borçlarını da kapsar ve bu borçların durumu konkordato sürecinden etkilenir.

Konkordato İlanı ile Banka Borçlarının Durumu:

1. Borcun Dondurulması:
– Konkordato ilan edildiğinde, borçlunun tüm borçları, yani banka borçları da dahil olmak üzere, geçici olarak dondurulur. Bu, borçluya karşı başlatılmış olan icra takiplerinin durdurulması anlamına gelir. Bankalar, konkordato süreci boyunca borçludan ödeme talep edemez ve yeni icra işlemleri başlatamaz.

2. Faiz İşlemeye Devam Edebilir:
– Konkordato süreci boyunca, bazı banka borçları için faiz işlemeye devam edebilir. Ancak bu durum konkordato projesine ve mahkemenin kararlarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Genellikle konkordato süreci boyunca ana borç sabit kalırken, faizin işleyip işlemeyeceği konkordato projesinde belirtilir.

3. Yeniden Yapılandırma:
– Konkordato sürecinde, borçlunun borçları yeniden yapılandırılır. Banka borçları da bu kapsamda konkordato komiseri tarafından yeniden yapılandırılabilir. Bu yeniden yapılandırma, borçların belirli bir süre içinde ödenmesi, faiz oranlarının düşürülmesi veya ödeme planının değiştirilmesi şeklinde olabilir.

4. *eminatlı Borçlar:
– Bankalara olan borçlar, genellikle teminat altına alınmış borçlardır (örneğin, ipotekli krediler). Teminatlı alacaklılar, konkordato sürecinde diğer alacaklılara göre önceliklidir. Ancak yine de konkordato süreci boyunca teminatlı alacaklılar da icra işlemi başlatamaz ve konkordato sürecinin sonucunu beklemek zorundadırlar.

5. Konkordatonun Kabulü veya Reddedilmesi:
– Mahkeme konkordato talebini kabul ederse, banka borçları konkordato projesine uygun olarak yapılandırılır ve ödemeler bu plana göre yapılır. Eğer konkordato reddedilirse, bankalar dahil tüm alacaklılar normal yollarla (örneğin, icra takibi başlatarak) alacaklarını tahsil etmeye devam edebilirler.

6. Bankalarla Müzakere:
– Konkordato sürecinde, borçlu genellikle bankalarla müzakere ederek, borçlarının yeniden yapılandırılması için anlaşmaya varmaya çalışır. Bankalar, konkordato sürecine giren borçlularla bu süreçte uzlaşma yoluna gitmek isteyebilir.

Sonuç olarak, konkordato ilanı banka borçlarını geçici olarak dondurur ve yeniden yapılandırılmasını sağlar. Bankalar, konkordato süreci boyunca borçludan ödeme talep edemez, ancak konkordato sürecinin sonucuna göre alacaklarını tahsil edebilirler.

Konkordato İlanı İle Verilmiş Olan Çeklerin Durumu

Konkordato ilanı, borçlu bir şirketin ya da kişinin borçlarını ödeyemeyecek durumda olduğunu beyan etmesi ve mahkemeden bir tür mali koruma talep etmesidir. Konkordato ilan edildiğinde çekler ve diğer ödeme araçlarının durumu da bu süreçten etkilenir.

Konkordato İlanı ve Çekler

1. Konkordato İlanı Öncesi Kesilmiş Çekler: Konkordato ilan edilmeden önce kesilmiş ve vadesi gelmemiş çekler, konkordato ilanıyla birlikte genellikle ödenemez hale gelir. Bu çekler için konkordato kapsamında ödeme planı düzenlenebilir veya alacaklıların konkordato süreci sonucunu beklemeleri gerekebilir.

2. Konkordato İlanı Sonrası Kesilmiş Çekler:
– Konkordato ilanından sonra kesilen çekler, borçlunun konkordato sürecinde mahkemeye sunduğu konkordato projesine uygun şekilde düzenlenmelidir. Bu çeklerin ödenmesi de konkordato sürecine tabi olabilir ve konkordato komiseri ya da mahkeme tarafından denetlenebilir.

3. Çeklerin Hukuki Durumu:
– Konkordato ilanı, alacaklıların borçluya karşı haciz veya icra işlemleri yapmasını geçici olarak durdurur. Bu durum, çekler için de geçerlidir. Alacaklılar, konkordato süreci sona erene kadar (mahkemenin konkordato talebini kabul edip etmemesine bağlı olarak) çeklerle ilgili icra takibi başlatamaz.

4. Bankaların Durumu:
– Bankalar, konkordato ilan edilmiş bir borçlunun çeklerini ödemek zorunda değildir. Ancak konkordato süreci tamamlanır ve konkordato talebi kabul edilirse, çeklerin durumu mahkeme kararı ve konkordato projesine göre netleşir.

5. Alacaklıların Hakları:
– Alacaklılar konkordato sürecinde, konkordato komiserine başvurarak haklarını savunabilir ve borçlunun konkordato projesine itiraz edebilirler. Bu süreçte çeklerle ilgili alacakları da konkordato kapsamına dahil edilerek bir ödeme planı oluşturulabilir.

Özetle, konkordato ilanı, çeklerin ödenmesini geçici olarak durdurur ve bu çekler konkordato sürecinde yeniden değerlendirilir. Alacaklıların hakları korunmakla birlikte, konkordato süreci sona ermeden çeklerle ilgili ödeme talepleri genellikle askıya alınır.

Konkordato ilan eden firmadan olan alacağın vergisel durumu

Sayı : 84974990-130[KDV-1/İ/29-2019/20]-E.154267 12.06.2020
Konu : Konkordato ilan eden firmadan olan alacağın vergi kanunları karşısındaki durumu.

 

İlgi : 14/02/2019 evrak kayıt tarihli özelge talep formunuz.

A- Vergi Usul Kanunu Yönünden:

Bilindiği üzere, 14/02/2019 tarihli ve VUK-112/2019-2 sayılı Vergi Usul Kanunu Sirkülerinde, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda, 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla yapılan değişikliklerle iflas ertelemesi müessesesinin kaldırılarak konkordato müessesesinin kapsamlı bir şekilde yeniden düzenlenmesi sebebiyle; konkordato sürecine giren borçludan olan alacakların 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesi kapsamındaki durumuna ilişkin açıklamalar yapılmıştır.

Mezkûr Sirkülerin “2. Mevzuat” başlıklı bölümünde;

“(1) 213 sayılı Kanunun;

322 nci maddesinde, “Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmıyan alacaklar, değersiz alacaktır.

Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler.

İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler.”,

323 üncü maddesinde, “Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

  1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar
  2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;

şüpheli alacak sayılır.

 

Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.

 

Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

 

Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kâr zarar hesabına intikal ettirilir.”

 

hükümleri yer almaktadır.

 

(2) 2004 sayılı Kanunun;

 

285 inci maddesinde, “Borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebilir.

 

İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle, borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir…”,

 

287 nci maddesinde, “Konkordato talebi üzerine mahkeme, 286 ncı maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhâl geçici mühlet kararı verir ve 297 nci maddenin ikinci fıkrasındaki hâller de dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır.

 

 

Geçici mühlet üç aydır. Mahkeme bu üç aylık süre dolmadan borçlunun veya geçici komiserin yapacağı talep üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatabilir, uzatmayı borçlu talep etmişse geçici komiserin de görüşü alınır. Geçici mühletin toplam süresi beş ayı geçemez.

 

“,

 

288 inci maddesinde, “Geçici mühlet, kesin mühletin sonuçlarını doğurur.

 

Mahkemece geçici mühlet kararı, ticaret sicili gazetesinde ve Basın-İlan Kurumunun resmî ilân portalında ilân olunur ve derhâl tapu müdürlüğüne, ticaret sicili müdürlüğüne, vergi dairesine, gümrük ve posta idarelerine, Türkiye Bankalar Birliğine, Türkiye Katılım Bankaları Birliğine, mahallî ticaret odalarına, sanayi odalarına, taşınır kıymet borsalarına, Sermaye Piyasası Kuruluna ve diğer lazım gelen yerlere bildirilir…

 

Geçici mühletin uzatılmasına ve geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararlar da ikinci fıkra uyarınca ilân olunur ve ilgili yerlere bildirilir.”,

 

289 uncu maddesinde, “Mahkeme, kesin mühlet hakkındaki kararını geçici mühlet içinde verir.

 

 

Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir. Bu kararla birlikte mahkeme, yeni bir görevlendirme yapılmasını gerektiren bir durum olmadığı takdirde geçici komiser veya komiserlerin görevine devam etmesine karar verir ve dosyayı komisere tevdi eder.

 

 

Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararlar, 288 inci madde uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.”,

 

 

294 üncü maddesinde, “Mühlet içinde borçlu aleyhine 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur, ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararları uygulanmaz, bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.

 

…”,

 

306 ncı maddesinde, “Konkordatonun tasdiki kararında alacaklıların hangi ölçüde alacaklarından vazgeçtiği ve borçlunun borçlarını hangi takvim çerçevesinde ödeyeceği belirtilir.

 

 

Tasdik kararı mahkemece, 288 inci madde uyarınca ilân olunur ve ilgili yerlere bildirilir.”,

 

308 inci maddesinde, “Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.”,

 

308/c maddesinde, “Konkordato, tasdik kararıyla bağlayıcı hâle gelir. Tasdik edilen konkordato projesinde konkordatonun, tasdik kararının kesinleşmesiyle bağlayıcı hâle geleceği de kararlaştırılabilir; bu takdirde mühletin etkileri, kanunda öngörülen istisnalar saklı kalmak kaydıyla konkordatonun bağlayıcı hâle geldiği tarihe kadar devam eder.

 

Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir.

 

 

hükümleri yer almaktadır.”;

 

“3. Konkordato Sürecinde Şüpheli Alacak Karşılığı Uygulaması:” başlıklı bölümünde;

 

“213 sayılı Kanunun 323 üncü maddesi uygulamasında, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olan; dava veya icra safhasındaki alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecedeki küçük alacaklar şüpheli alacak sayılmakta ve münhasıran maddede belirtilen şartları haiz alacaklar için karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır.

 

Öte yandan, konkordato, bir borçlunun, alacaklılarının belli bir çoğunluğu ile yaptığı ve ticaret mahkemesinin tasdiki ile hüküm ifade eden bir cebri anlaşma olup, bununla alacaklılar, borçluya karşı olan alacaklarının bir kısmından feragat ederler ve/veya borçluya borcunu ödeme konusunda belli bir süre verirler. Konkordato; temelde iflasın engellenmesini ve borçlunun borçlarının yeniden yapılandırılmasını amaç edinmiş bir kurumdur.

 

2004 sayılı Kanun uygulamasında konkordato süreci, çeşitli aşamalarda (geçici mühlet, kesin mühlet, konkordatonun reddi, konkordato projesinin tasdiki gibi) düzenlenmiş olup, ilgili aşamaların şüpheli alacak karşılığı uygulaması karşısındaki durumuna aşağıda yer verilmiştir.

 

 

3.3.1. Konkordato Projesinin Tasdik Edilmesi:

 

2004 sayılı Kanunun 306 ncı maddesi uyarınca, konkordatonun tasdiki kararında alacaklıların hangi ölçüde alacaklarından vazgeçtiği ve borçlunun borçlarını hangi takvim çerçevesinde ödeyeceğinin belirtilmesi gerekmektedir.

 

Bu kapsamda, alacakların borçlu lehine vazgeçilen kısmı, değersiz alacak niteliğini kazanacak ve değersiz alacak ile bu alacağa isabet eden karşılık, konkordatonun tasdiki kararının ilan edildiği (bağlayıcı hale geldiği) hesap dönemi itibariyle 213 sayılı Kanunun 322 nci maddesi hükmüne uygun olarak yok edilecektir.

 

Projenin tasdik edilmesiyle beraber alacağın vazgeçilmeyen kısmının vadesi ise proje çerçevesinde uzatılmış olacaktır. Buna göre mahkemece tasdik edilen konkordato projesiyle alacaklı ile borçlu arasında yeni bir borç ilişkisi kurularak eski borç vade/miktar itibariyle yenilendiğinden bu alacaklar, şüpheli alacak olma vasfını kaybedecektir. Dolayısıyla söz konusu alacaklar için ayrılmış olan karşılıkların, konkordatonun tasdiki kararının ilan edildiği (bağlayıcı hale geldiği) hesap dönemi itibariyle düzeltilmesi gerekmektedir.

 

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Bu itibarla, alacaklı olduğunuz firmanın konkordato projesinin tasdik edilmesine bağlı olarak, konkordatonun tasdikine ilişkin karar kapsamında borçlu lehine vazgeçilen alacak kısmı değersiz alacak olarak kabul edileceğinden, söz konusu vazgeçilen alacak tutarının konkordatonun tasdiki kararının ilan edildiği (bağlayıcı hale geldiği) hesap dönemi itibariyle zarar olarak yazılması mümkündür.

 

Bunun yanında, Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesi uygulamasında, alacağın değersiz hale geldiği yıl hesaplarına zarar olarak yazılması gerekmekte olup, ilgili olduğu yılda zarar yazılmayan alacağın sonraki yıllarda dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.

 

Öte yandan, mahkemece tasdik edilen konkordato projesiyle alacağın vazgeçilmeyen kısmı şüpheli alacak olma vasfını kaybedeceğinden, söz konusu alacaklar için ayrılmış olan karşılıkların, konkordatonun tasdiki kararının ilan edildiği (bağlayıcı hale geldiği) hesap dönemi itibariyle düzeltilmesi gerekmektedir.

 

B- Katma Değer Vergisi Kanunu Yönünden:

 

7104 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle 3065 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklik ile, Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen katma değer vergisinin, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabileceği, Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan katma değer vergisinin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınmasının şart olduğu hüküm altına alınmıştır.

 

Konuyla ilgili olarak KDV Genel Uygulama Tebliğinin “Vergi İndirimi” başlıklı (III/C.1.) bölümünde ise;

 

“…7104 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle 3065 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV’nin, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabileceği; şu kadar ki Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan KDV’nin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınmasının şart olduğu hükme bağlanmıştır.

 

Mükellefler tarafından yapılan mal teslimleri ve hizmet ifalarına ilişkin hesaplanan KDV’nin, söz konusu mal ve hizmet bedellerinin tahsil edilip edilmediğine bakılmaksızın beyan edilerek ödenmesi gerekmektedir.

 

Buna göre, 1/1/2019 tarihinden itibaren, 213 sayılı Kanunun 322 nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV’nin indirim konusu yapılması mümkündür. 213 sayılı Kanunun 323 üncü maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan KDV’nin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınması şarttır.”

 

açıklamaları yer almaktadır.

 

Bu itibarla; Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesi hükmü gereğince alacağın değersiz hale geldiği yıl hesaplarına zarar olarak yazılması gerekmekte olup, ilgili olduğu yılda zarar yazılmayan alacağın sonraki yıllarda dikkate alınması mümkün bulunmadığından, alacaklı olduğunuz firmanın konkordato projesinin tasdik edildiğinin ilan edildiği yılda (2018) zarar yazılması gereken söz konusu değersiz alacağınıza ilişkin KDV’nin, 1/1/2019 tarihinde yürürlüğe giren KDV Kanununun 29/4 üncü maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve indirim konusu yapılması mümkün değildir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

Konkordato komiseri olarak görevlendirilen kişiye yapılan ödemelerde tevkifat

İlgide kayıtlı özelge talep formu ve … Asliye Ticaret Mahkemesinin …  tarihli ve E.No: … sayılı kararının incelenmesinden,  … Limited Şirketi ile … Limited Şirketi tarafından konkordato kararı alındığı, adı geçen Mahkeme tarafından … ve … ile birlikte geçici komiser olarak görevlendirildiğiniz ve davacı Şirketler tarafından ayrı ayrı olmak üzere aylık 5.000 TL ücret ödemesine karar verildiği, verilen karar uyarınca görev süresi içerisinde mahkemelerce ödeme yapılma aşamasında vergi kesintisi yapılarak hesabınıza yatırıldığı belirtilerek, konkordato komiserlerine yapılacak aylık ödemelerden herhangi bir kesinti yapılıp yapılmayacağı, yapılacaksa kesintinin Şirket tarafından mı yoksa Mahkeme tarafından mı yapılacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edildiği anlaşılmıştır.

 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

 

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.” hükmü yer almıştır.

 

Aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkralarında;  kamu idare ve kuruluşları, iktisadi kamu kuruluşları, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin, söz konusu maddelerde bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir ve kurumlar vergilerine mahsuben tevkifat yapmaları gerektiği hüküm altına alınmış olup, aynı fıkranın (1) numaralı bendinde ise hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden, 103 ve 104 üncü maddelere göre vergi tevkifatı yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Anılan Kanunun 96 ncı maddesinde, “Vergi tevkifatı, 94 üncü madde kapsamına giren nakden veya hesaben  yapılan ödemelere uygulanır. Bu maddede geçen hesaben ödeme deyimi, vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri istihkak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade eder” denilmiş, 98 inci maddede “94 üncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanlar bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın yirmiüçüncü günü akşamına kadar, ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar” hükmü yer almıştır.

 

Diğer taraftan, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun;

 

285 inci maddesinde, “Borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebilir.

 

İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle, borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.” hükmüne,

 

“Geçici mühlet” başlıklı 287 inci maddesinde, ” (Değişik: 28/2/2018-7101/15 md.)Konkordato talebi üzerine mahkeme, 286 ncı maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhâl geçici mühlet kararı verir ve 297 nci maddenin ikinci fıkrasındaki hâller de dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır.

 

……….

 

Mahkeme, geçici mühlet kararıyla birlikte konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla bir geçici konkordato komiseri görevlendirir. Alacaklı sayısı ve alacak miktarı dikkate alınarak gerektiğinde üç komiser de görevlendirilebilir. (Ek cümle:6/12/2018-7155/14 md.) Üç komiser görevlendirilmesi durumunda komiserlerden biri, mahkemenin bulunduğu ilde faaliyet göstermek şartıyla Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yetkilendirilmiş bağımsız denetçiler arasından seçilir. 290 ıncı madde bu konuda kıyasen uygulanır.

 

……….. hükmüne

 

yer verilmiştir.

 

Konuyla ilgili olarak 02.06.2018 tarihli ve 30439 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Konkordato Komiserinin Niteliklerine ve Alacaklılar Kurulunun Zorunlu Olarak Oluşturulmasına Dair Yönetmelik” te konkordato komiserinin nitelikleri ile alacaklı sayısı, alacak miktarı ve alacakların çeşitliliği dikkate alınarak alacaklılar kurulunun zorunlu olarak oluşturulacağı haller ve alacaklılar kuruluna dair diğer hususlara ilişkin açıklamalar yer almaktadır.

 

Öte yandan, … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarihli ve … sayılı kararında. “…….4- Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla 7101 sayılı Kanunla değişik İİK.nun 287/3 maddesi gereğince; davacıların sunmuş oldukları tablolardaki alacak sayısı ve alacak miktarları da göz önünde bulundurularak davacılara geçiçi komiser olarak …, SMMM …, ve İcra İflas Uzmanı … ‘ın görevlendirilmelerine,

 

Geçici komiserlere ayrı ayrı aylık 5.000,00 er TL ücret takdirine, ilk ay için komiser ücretlerinin yukarıda belirtildiği gibi konkordato gider avansı içerisinde davacılar tarafından yatırılmasına, sonraki aylar için her ayın en geç 23 üncü günü mesai bitimine kadar geçici komiser ücretlerinin davacılar tarafından Mahkeme veznesine depo edilmesine, aksi takdirde geçici mühlet kararının ve tedbirlerin kaldırılacağının ihtarına… hükmedilmiştir.

 

Bu hüküm ve açıklamalara göre,  konkordatonun başarıya ulaşması için mahkeme tarafından geçici komiser (konkordato komiseri) olarak görevlendirilenlere bu faaliyetleri dolayısıyla yapılan ödemelerin ücret olarak değerlendirilmesi gerekmekte olup, … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarihli ve … sayılı kararına istinaden mahkeme veznesi aracı kılınmak suretiyle  tarafınıza yapılan ödemelerin, davacı şirketler tarafından Gelir Vergisi Kanununun 61, 63, 86, 94, 103 ve 104 üncü maddeleri kapsamında, tevkifata tabi tutulmak suretiyle ücret olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

 

Bilgi edinilmesini rica ederim.

ESKİ ŞİRKET MÜDÜRÜNÜN UZLAŞMA TUTANAĞINI İMZALAMASININ KAMU ALACAĞININ KESİNLEŞMESİNE ETKİSİ

“Davacı şirketin, 2007 ila 2010 yıllarında sahte faturaları yasal defter ve kayıtlarına intikal ettirdiği,…. gerekçesiyle hakkında vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapılmış,
(eski) şirket müdürü olan … tarafından 14/10/2010 tarih ve 2010/2593, 2594, 2596 sayılı uzlaşma tutanakları imzalanmış,
tutanaklardaki amme borçlarının ödenmemesi üzerine dava konusu ödeme emri düzenlenmiştir.
Dosyada yer alan belgelerden, davacının (eski) müdürü …’nin kanuni temsilcilik görevinin 17/08/2010 tarihinde yapılan ortaklar kurulu toplasında kaldırıldığı ve aynı toplantıda … müdür olarak atanmasına karar verildiği, söz konusu kararın da 24/08/2010 tarih ve 7635 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiği,
….., yukarıdaki tespitlerden hareketle dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan amme borçlarına ilişkin uzlaşma tutanaklarının yetkisiz kişi tarafından imzalanması dolayısıyla kesinleşmiş bir amme alacağının varlığından söz edilemeyeceği …” (Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu E:2019/3 K:2019/477)

Vatandaşların Kimlik ve İletişim Bilgileri Gibi Kişisel Verilerinin Sorgulanmasına İmkân Tanıyan Yazılım/ Program/Uygulamalara Yönelik Kişisel Verileri Koruma Kurulu İlke Kararı Yayımlanmıştır.

Hukuka Aykırı Olarak Elde Edilen Veriler Üzerinden Vatandaşların Kimlik ve İletişim Bilgileri Gibi Kişisel Verilerinin Sorgulanmasına İmkân Tanıyan Yazılım/Program/Uygulamalara Yönelik Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 18/10/2019 Tarihli ve 2019/308 Sayılı İlke Kararı

 

Karar Tarihi : 18/10/2019
Karar No : 2019/308
Konu Özeti : Hukuka Aykırı Olarak Elde Edilen Veriler Üzerinden Vatandaşların Kimlik ve İletişim Bilgileri Gibi Kişisel Verilerinin Sorgulanmasına İmkân Tanıyan Yazılım/Program/Uygulamalar Hakkında

 

Kişisel Verileri Koruma Kurumuna intikal eden ihbarlar kapsamında avukatlar/hukuk büroları ile finans, gayrimenkul danışmanlık, sigorta vb. sektörlerde faaliyet gösteren bazı kişi ve kuruluşlar tarafından muhtelif yollarla elde edilen veriler üzerinden vatandaşların kimlik ve iletişim bilgileri gibi kişisel verilerinin sorgulanmasına imkân tanıyan yazılım/program/uygulamaların kullanılmakta olduğu tespit edilmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda bu durumun, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun veri sorumlularının veri güvenliğine ilişkin yükümlülüklerini düzenleyen 12 nci maddesi hükümlerine aykırılık oluşturduğu dikkate alınarak, yaşanabilecek veri güvenliği ihlallerinin önüne geçilmesini teminen;

– Bu mahiyetteki yazılımları/programları/uygulamaları kullandığı tespit edilenler hakkında Türk Ceza Kanunu kapsamında gerekli adli işlemlerin tesisi için konunun, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 158 inci maddesi hükmü uyarınca ihbaren ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarına bildirileceği,

– Kişisel Verileri Koruma Kurulunun görev alanına giren yönüyle de veri sorumluları hakkında 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 18 inci maddesi hükmü çerçevesinde idari işlem tesis edileceği hususlarında kamuoyunun bilgilendirilmesine,

– 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 15 inci maddesinin altıncı fıkrası hükmü uyarınca alınan bu ilke kararının Resmi Gazete ile Kurumun internet sitesinde yayımlanmasına

oybirliği ile karar verilmiştir.

MÜCBİR SEBEP HALİNİN, ZAYİ BELGESİ OLMAKSIZIN İSPATI

“Davacı şirketin arşiv olarak kullandığı binanın su basması nedeniyle, defter ve belgelerinin okunamaz ve kullanılamaz durumda olduğu, gerek Jandarma Karakol Komutanlığı, Zabıta Amirliği ve İtfaiye Müdürlüğü tarafından düzenlenen tutanaklarla, gerek Sarıyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporla ortaya konularak, 213 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi uyarınca mücbir sebep halinin varlığının ispatlandığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda davacıdan, defter ve belgelerini ibraz ederek alış belgelerini defterlerine kaydettiğini belgelemesi beklenemeyeceği gibi katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyen davacının, indirim uygulama koşullarından ikincisi olan, indirim konusu yapılan vergilerin alış belgelerinde ayrıca gösterilmiş olmasını kanıtlama yükümlülüğü de bulunmamaktadır.”
(Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu E:2017/428 K:2017/636)

Bir operatör şirketinin ilgili kişinin internet sitesi üzerinden yapmış olduğu başvurusunu kimlik teyidi yapamadığı gerekçesiyle reddetmesine ilişkin olarak Kişisel Verileri Koruma Kuruluna yapılan başvuru hakkında veri sorumlusuna verilen talimatlandırma ve mevzuatı hatırlatma kararı

“Bir operatör şirketinin, ilgili kişinin internet sitesi üzerinden yapmış olduğu başvurusunu kimlik teyidi yapamadığı gerekçesiyle reddetmesine ilişkin olarak Kurula yapılan başvuru” hakkında Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 01/10/2019 Tarihli ve 2019/296 Sayılı Karar Özeti

 

Karar Tarihi : 01/10/2019
Karar No : 2019/296
Konu Özeti : Bir operatör şirketinin ilgili kişinin internet sitesi üzerinden yapmış olduğu başvurusunu kimlik teyidi yapamadığı gerekçesiyle reddetmesine ilişkin olarak Kurula yapılan başvuru hakkında

 

İlgili kişinin bireysel olarak faturalı telekomünikasyon ve buna bağlı hizmetler aldığı Operatör Şirketine (Şirket) internet sitesi üzerinden yapmış olduğu başvurusunun, Şirketin internet sitesinde bulunan KVKK başvuru formunun doldurularak noter aracılığıyla veya elektronik imzalı e-posta ile iletilmediğinden bahisle kimlik teyidi yapılamadığı gerekçesiyle reddedilmesi sonucu Kişisel Verileri Koruma Kuruluna ilettiği şikayet başvurusunun incelenmesi neticesinde,

Şikayete konu olayda veri sorumlusundan alınan bilgiler ışığında; Şirketin internet sitesinde yer alan Gizlilik Politikasında ilgili kişi tarafından Şirkete yapılacak başvurunun KVKK talep formunun doldurularak Şirket adresine “noter kanalı vb. yollarla” gönderilmesi gerektiği doğrultusunda bilgilendirme mahiyetinde açıklamada bulunulduğu ve söz konusu formun Veri Sorumlusuna Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’e (Tebliğ) uygun bir formatta sunulduğu, Şirketin yapılacak başvurularda belirtilen şekilde başvuruyu aramasının nedeni olarak kişilerin kimlik tespitinin amaçlandığı, Şirket tarafından başvuran kişi ile bilgisi talep edilenin aynı kişi olup olmadığı hususunda Tebliğ’de belirtilen yöntemlere ek bir kontrol mekanizması daha oluşturulduğu, ilgili kişinin başvurusunun Şirket tarafından belirtilen yöntem üzerinden değil Şirketin müşteri hizmetlerine elektronik ortamda yapıldığı, ilgili kişinin başvurusunu ilettiği formda ise Şirketin başvuru amacına yönelik oluşturduğu KVKK talep formunun aksine kimlik teyidini sağlayacak TC kimlik numarası, adres gibi bilgilerin istenmediği, yalnızca ad soyad, telefon, e-posta adresi gibi bilgilerin zorunlu olarak yer aldığı ve bu sebeplerle bahsi geçen şikayet başvurusunun Tebliğ’e uygun olmadığı anlaşılmış olup,

6698 sayılı Kanun’un “Veri Sorumlusuna Başvuru” başlıklı 13’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasında, ilgili kişinin bu Kanun’un uygulanmasıyla ilgili taleplerini yazılı olarak veya Kurulun belirleyeceği diğer yöntemlerle veri sorumlusuna ileceği, bu kapsamda Veri Sorumlusuna Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’in “Başvuru Usulü” başlıklı 5’inci maddesinde, ilgili kişinin Kanun’un 11’inci maddesinde belirtilen hakları kapsamında taleplerini yazılı olarak veya kayıtlı elektronik posta (KEP) adresi, güvenli elektronik imza, mobil imza ya da ilgili kişi tarafından veri sorumlusuna daha önce bildirilen ve veri sorumlusunun sisteminde kayıtlı bulunan elektronik posta adresini kullanmak suretiyle veya başvuru amacına yönelik geliştirilmiş bir yazılım ya da uygulama vasıtasıyla veri sorumlusuna ileteceği ve Tebliğ’in 6’ncı maddesinde veri sorumlusunun bu tebliğ kapsamında yapılacak başvuruları etkin, hukuka ve dürüstlük kuralına uygun olarak sonuçlandırmak üzere gerekli her türlü idari ve teknik tedbirleri almakla yükümlü tutulduğu hükümlerine yer verildiği dikkate alınarak;

  • Şirketçe kimlik teyidi sağlamak amacıyla yalnızca noter kanalı veyahut e-imza ile başvuruda bulunabileceğinin bildirilmesi sonucu Kanun’da ya da Tebliğ’de öngörülmeyen maddi bir külfet getirilmesinin ve ilgili kişinin bu şekilde yanlış yönlendirilmesi suretiyle söz konusu KVKK talep formunu doldurarak usule uygun bir başvuru yapma hakkının engellenmesinin Tebliğ’in 6’ncı maddesinde sayılan hukuka uygunluk ve dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı dikkate alındığında, Tebliğ hükümlerine uyum konusunda azami dikkat ve özenin gösterilmesi hususunda Şirketin talimatlandırılmasına,
  • İlgili kişiye ise 6698 sayılı Kanun’un 11’inci maddesi kapsamında ilgili kişinin hakları ile Veri Sorumlusuna Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’in ilgili maddelerinin hatırlatılmasına

karar verilmiştir.

Kişisel Verileri Koruma Kurulu, cep telefonu numarasının bir banka tarafından veriliş amacı dışında kullanılması nedeniyle 100.000-TL idari para cezası kesmiştir.

“Bir bankanın, ilgili kişinin cep telefonu numarasını bankaya veriliş amacı dışında kullanması” hakkında Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 18/09/2019 Tarihli ve 2019/227 Sayılı Karar Özeti

 

Karar Tarihi : 18/09/2019
Karar No : 2019/277
Konu Özeti : İlgili kişinin, kişisel verisi olan cep telefonu numarasının bir banka tarafından veriliş amacı dışında kullanılması hakkında

 

Şikâyetçinin bir banka çalışanının kendisini arayarak eşinin müdürü olduğu Şirket ile ilgili olarak eşine ulaşamadığını ve eşiyle iletişime geçebilmesi konusunda kendisine yardımcı olmasını talep ettiği, bunun üzerine müşterisi olarak Bankaya kendisiyle ilgili işlemlerde kullanılması için vermiş olduğu iletişim bilgilerine amacı dışında nasıl ve neden ulaşıldığı hakkında bilgi almak için Bankaya başvuru yaptığı ve Bankanın kendisine yazılı bir cevap vermediği iddiasıyla yapılan başvurusunun incelenmesi sonucunda;

Şikâyetçinin talebini Bankaya e-posta yoluyla ilettiği ancak Bankadan cevap verilmediği yönündeki iddiası ile ilgili olarak Bankanın Şikâyetçinin e-posta adresine mesaj gönderdiği ve gönderilen mesajda “… paylaşımınız hakkında detaylı bilgilendirme yapabilmek amacıyla iletişim numaranız üzerinden size ulaşmayı denedik ancak yanıt alamadık. İşleminiz ile ilgili detayları …Hizmet Hattı’nı arayarak öğrenebilirsiniz…” ifadelerine yer verilerek şikayetçinin bilgilendirilmesi yoluna gidildiği görülmüştür.

Bu çerçevede;

  • Banka tarafından, Şikâyetçiye gönderilen e-posta mesajında başvurusuna ilişkin detayları Banka Hizmet Hattını arayarak öğrenebileceğine dair bilgilendirme yoluna gidilmesinin, veri sorumlusunca Şikâyetçiye başvurusunda talep ettiği hususları açıklayıcı nitelikte yazılı veya elektronik ortamda bir cevap olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine ulaşılmış olduğundan, Şikâyetçinin başvurusuna Veri Sorumlusuna Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ hükümlerine uygun cevap verilmemiş olması nedeniyle Bankaya Kanun ve Tebliğ hükümlerine uyum hususunda azami dikkat ve özenin gösterilmesi konusunda hatırlatmada bulunulmasına,,
  • Şikâyetçinin müşterisi olduğu Bankaya kendisine ait iş ve işlemlerde ulaşılması adına vermiş olduğu telefon numarası bilgisinin, eşine ulaşılmasında yardımcı olunabilmesi adına işlenmesinin, 6698 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrasının (c) ve (ç) bentlerinde yer alan kişisel verilerin işlenmesinde “belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme ve işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma” ilkelerine uyulması zorunluluğuna aykırı olduğu ve bu çerçevede Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca veri sorumlusunun kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini önlemek amacıyla uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri almadığını göstermesi nedeniyle Banka hakkında Kanunun 18 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca 100.000 TL idari para cezası uygulanmasına

karar verilmiştir.

Kişisel Verilerin Korunması Kurulu, ilgili kişinin kimlik görüntülerinin silinmesi talebi karşısında, veri sorumlusu havayolu taşımacılık şirketine veri güvenliğine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmediği nedeniyle 100.000,00-TL para cezası kesilmiştir.

Bir havayolu taşımacılık şirketinin (veri sorumlusu) sunduğu sadakat programını kullanan ilgili kişinin kullanıcı adı ve parola bilgilerini değiştirme talebi karşısında ilgili kişiden arkalı önlü kimlik görüntüsü talep eden veri sorumlusu” hakkında Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 01.10.2019 Tarihli ve 2019/294 sayılı Karar Özeti

 

Karar Tarihi : 01/10/2019
Karar No : 2019/294
Konu Özeti : Bir havayolu taşımacılık şirketinin (veri sorumlusu) sunduğu sadakat programını kullanan ilgili kişinin kullanıcı adı ve parola bilgilerini değiştirme talebi karşısında ilgili kişiden arkalı önlü kimlik görüntüsü talep eden, ilgili kişinin kimlik görüntülerinin silinmesi talebine ise verilerin sistemlerinde tutulmadığı ve üçüncü kişilerle paylaşılmadığı yanıtını veren veri sorumlusu hakkında yapılan şikayet hk.

 

Bir havayolu taşımacılık şirketinin (veri sorumlusu) sunmuş olduğu sadakat programını kullanırken kullanıcı adı ve parola bilgilerini değiştirme talebiyle veri sorumlusuna başvuran ilgili kişiye, arkalı önlü kimlik görüntüsünü iletmesi halinde talebinin yerine getirileceği cevabının verilmesi, o sırada bilet bilgilerine erişmek için kimlik görüntüsünü elektronik olarak ileten, ancak daha sonra veri sorumlusuna başvurmak suretiyle kimlik görüntülerinin silinmesi ve kişisel verileri üçüncü kişilere aktarıldıysa, verilerin aktarılan üçüncü kişilerin kayıtlarından da silinmesi talebine kişisel verilerinin sistemlerinde tutulmadığı ve üçüncü kişilerle paylaşılmadığı yanıtını alan ilgili kişinin Kuruma yaptığı başvurunun incelenmesi neticesinde,

  • İlgili kişinin kimlik görüntüsünde yer alan bilgilerin “kan grubu” ve “din” bilgilerini de içermesi nedeniyle arkalı önlü kimlik görüntüsünde yer alan verilerin özel nitelikli kişisel veri niteliğinde olduğu, bu nedenle Kanunun 5 inci ve 6 ncı maddelerinde düzenlenen hükümlerin birlikte dikkate alınması gerektiği, söz konusu verilerin özel nitelikli verileri de ihtiva etmesi nedeniyle ilgili kişinin açık rızası olmadan gerçekleştirilen veri işleme faaliyetinin hukuka aykırı bir işleme olduğu,
  • Başvuruya konu olay Genel İlkeler bakımından değerlendirildiğinde,
    • Arkalı önlü kimlik görüntüsünün işlenmesinin, Kanunun 5 inci ve 6 ncı maddeleri kapsamında kişisel verilerin işlenme şartlarına uygun olmayan bir işleme faaliyeti olduğu değerlendirildiğinden, hukuka uygunluk ilkesine aykırı olduğu; öte yandan veri sorumlusunun kimlik görüntüsünün muhafaza edilmesine rağmen kayıt altına alınmadığı yönünde ilgili kişiye cevap vermesinden dolayı şeffaf olmadığı, bu nedenlerle de dürüstlük kuralına aykırı veri işleme faaliyetinde bulunduğu,
    • Veri sorumlusunun kimlik görüntülerini işlemesinde hangi hukuki işleme şartına dayandığı hususunun ilgili kişiye verilen cevaptave kurumumuza intikal eden yazıda belirtilmediği, bu nedenle veri sorumlusunun veri işleme faaliyetinin belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme ilkesine aykırı olduğu,
    • Kimlik doğrulama işlemi için daha az verinin işlenmesinin mümkün olduğundan hareketle veri sorumlusunun somut olayda işlediği kimlik görüntüsünün işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma ilkesine aykırı olduğu,
    • Veri sorumlusunun kimlik görüntüsünü işlediği gibi, kimlik doğrulama işlemi bittikten sonra bu verileri silmediği, Kurumumuzca bilgi belge talep edilmesi üzerine sildiğini beyan ettiği gerçeğinden yola çıkarak, veri sorumlusunun veri işleme faaliyetinin ilgili mevzuatta öngörülen veya işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilme ilkesine de aykırı olduğu,
  • İlgili kişinin, amacın ortadan kalktığı gerekçesi ile kişisel verilerini içeren nüfus cüzdanı görüntüsünün silinmesi veya yok edilmesi ile kişisel verilerinin silinmesi veya yok edilmesi işlemlerinin kişisel verilerinin aktarıldığı üçüncü kişilere de bildirilmesini talep ettiği, veri sorumlusunun ise güvenlik sebebi ile alınan kimlik kartı, pasaport ya da kimlik görüntüsü gibi bilgilerin kayıt altına alınmadığı ve üçüncü kişiler ile paylaşılmadığı şeklinde elektronik posta vasıtasıyla yanıt verdiği, ancak daha sonra Kurumumuzun bilgi ve belge talep etmesi üzerine veri sorumlusu tarafından yapılan incelemede ilgili kişi ile iletişim halinde olan çağrı merkezi ekibi tarafından ilgili kişinin ilk başvurusu işleme alınırken kimlik doğrulama sürecinin Şirket kurallarına uygun olarak yürütülmediği, kimlik görüntülerinin alınmasına dair şikayetin içeriğinin doğru tahlil edilemediği, ilgili kişinin, kimlik görüntülerinin kaydedilmediği ve üçüncü kişilerle paylaşılmadığı şeklinde hatalı bilgilendirildiği ve yazılı çalışma kurallarının aksine talep değerlendirme, görüş ve destek birimlerinin yeterli bilgisi olmadan şikayetlerin yanıtlandığının tespit edildiği, ilgili kişinin iletmiş olduğu kimlik görüntülerinin şikayet modülü yazılım firmasının sunucuları üzerinde bulundurulduğu, kimlik görüntülerinin silinmediğinin tespit edildiği, dolayısıyla inceleme neticesinde işlem yapan çağrı merkezi personelinin başvuru sahibi ilgili kişiyi kişisel verilerinin saklandığı yerler ve paylaşıldığı üçüncü kişiler hakkında yanlış bilgilendirdiğinin ve bilgi eksikliği nedeniyle verilerinin silinmesine ve veri işleyenleri öğrenmeye yönelik taleplerini işleme almadığının tespit edildiğinin belirtildiği, bu nedenle veri sorumlusunun, ilgili kişinin veri sorumlusuna başvuru hakkına riayet etmediği, diğer bir deyişle, veri sorumlusunun ilgili kişinin başvurusuna hukuka ve dürüstlük kuralına uygun bir yanıt vermediği,
  • Diğer yandan, veri sorumlusunun, Kanun kapsamındaki başvurusuna cevap verebilmek amacıyla ilgili kişinin kimliğinin teyidi noktasında ek bilgi istemesinin yerinde olduğu değerlendirilmekle birlikte, ilgili kişinin din ve kan grubu gibi özel nitelikli kişisel verilerini de içeren arkalı önlü kimlik görüntüsünün talep edilmesinin, Kanunun “Genel İlkeler” başlıklı 4 üncü maddesinde düzenlenen “işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma” ilkesine uygun olmadığı gibi, Kanunun özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesini düzenleyen 6 ncı maddesine de uygun olmadığı, zira veri sorumlusunun da yapığı savunmada, somut olayda çağrı merkezi ekibi tarafından yazılı çalışma kurallarına aykırı şekilde kimlik belgesi talep edildiğini belirterek, olaya ilişkin ikrarda bulunduğu,
  • Yukarıda açıklandığı üzere somut olayda işlenen kimlik görüntüsüne yönelik olarak ilgili kişinin açık rızasının alınmadığı, açık rızanın aranmadığı diğer hallerin bulunmadığı, genel ilkelere uyulmadığı ve ilgili kişinin haklarına riayet edilmediği gerekçesiyle veri işleme faaliyetinin hukuka aykırı olduğu, bu çerçevede kişisel verilerin hukuka aykırı işlenmesini önlemek amacıyla uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri almak zorunda olan veri sorumlusunun veri güvenliğine ilişkin yükümlülüğüne aykırı davrandığı

tespit edilmiş olup, bu itibarla,

  • Kanunun 12 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan veri güvenliğine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmediği değerlendirilen Veri Sorumlusu hakkında Kanunun 18 inci maddesinin 1 numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca 100.000 TL idari para cezası uygulanmasına,
  • Veri sorumlusunun Kurumumuza ilettiği yazıda, kişisel verilerinin silindiği hususunda ilgili kişinin bilgilendirileceğini belirtmiş olmasına rağmen, inceleme sürecinde bu bilgilendirmenin yapıldığına dair taraflardan gelen herhangi bir bildirim olmadığı dikkate alındığında, ilgili kişinin kimlik görüntüsünü içeren kişisel ve özel nitelikli kişisel verilerinin veri sorumlusu ve veri işleyenlerin sistemlerinden silindiği bilgisinin ilgili kişiye bildirilerek Kurumumuza bilgi verilmesi, önceden bildirildi ise bunu tevsik edecek bilgi ve belgelerin Kurumumuza iletilmesi konusunda veri sorumlusunun talimatlandırılmasına,
  • Kişisel verileri işlenen müşterilerin bundan sonraki taleplerinde benzer karışıklıklara meydan vermemek amacıyla, sadakat kart uygulaması ve diğer hizmetlerin sunulması sürecinde kendi adına veya bir başkası adına kişisel verilere ilişkin talepte bulunan kişilerin kimliklerinin teyit edilmesi noktasında uygulanacak yöntem ve bu durumda işlenecek kişisel verilere ilişkin kurumsal düzenlemeleri Kanun kapsamında gözden geçirerek, ilgili birimleri ile veri işleyenleri bilgilendirmesi hususunda veri sorumlusunun talimatlandırılmasına,

karar verilmiştir.