ESKİ ŞİRKET MÜDÜRÜNÜN UZLAŞMA TUTANAĞINI İMZALAMASININ KAMU ALACAĞININ KESİNLEŞMESİNE ETKİSİ

“Davacı şirketin, 2007 ila 2010 yıllarında sahte faturaları yasal defter ve kayıtlarına intikal ettirdiği,…. gerekçesiyle hakkında vergi ziyaı cezalı tarhiyat yapılmış,
(eski) şirket müdürü olan … tarafından 14/10/2010 tarih ve 2010/2593, 2594, 2596 sayılı uzlaşma tutanakları imzalanmış,
tutanaklardaki amme borçlarının ödenmemesi üzerine dava konusu ödeme emri düzenlenmiştir.
Dosyada yer alan belgelerden, davacının (eski) müdürü …’nin kanuni temsilcilik görevinin 17/08/2010 tarihinde yapılan ortaklar kurulu toplasında kaldırıldığı ve aynı toplantıda … müdür olarak atanmasına karar verildiği, söz konusu kararın da 24/08/2010 tarih ve 7635 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiği,
….., yukarıdaki tespitlerden hareketle dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan amme borçlarına ilişkin uzlaşma tutanaklarının yetkisiz kişi tarafından imzalanması dolayısıyla kesinleşmiş bir amme alacağının varlığından söz edilemeyeceği …” (Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu E:2019/3 K:2019/477)

MÜCBİR SEBEP HALİNİN, ZAYİ BELGESİ OLMAKSIZIN İSPATI

“Davacı şirketin arşiv olarak kullandığı binanın su basması nedeniyle, defter ve belgelerinin okunamaz ve kullanılamaz durumda olduğu, gerek Jandarma Karakol Komutanlığı, Zabıta Amirliği ve İtfaiye Müdürlüğü tarafından düzenlenen tutanaklarla, gerek Sarıyer 2. Asliye Hukuk Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporla ortaya konularak, 213 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi uyarınca mücbir sebep halinin varlığının ispatlandığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda davacıdan, defter ve belgelerini ibraz ederek alış belgelerini defterlerine kaydettiğini belgelemesi beklenemeyeceği gibi katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyen davacının, indirim uygulama koşullarından ikincisi olan, indirim konusu yapılan vergilerin alış belgelerinde ayrıca gösterilmiş olmasını kanıtlama yükümlülüğü de bulunmamaktadır.”
(Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu E:2017/428 K:2017/636)

YASAL SÜRE İÇİNDE FATURA ALINMADIĞI İDDİASIYLA 213 SAYILI VERGİ USUL KANUNUNUN 353/1 MADDESİ UYARINCA KESİLEN ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI

“… araçların satışını yapan şirket tarafından satılan otobüsler için yedi günlük yasal süreden sonra olmakla beraber denetim tarihinden önce faturaların düzenlendiği tespit edildiğinden, anılan Kanun hükmünde belirtilen fatura alınmaması halinin söz konusu olmadığı, ….davacı adına kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uygunluk görülmemiştir.”

(Danıştay 4.Daire E:2006/3619 K:2006/2986)

SADECE ALT FİRMANIN MAL ALDIĞI ŞİRKET HAKKINDAKİ TESPİTLERE DAYANILARAK, MUHTEVİYATI İTİBARİYLE YANILTICI BELGE KULLANILDIĞI İDDİASIYLA YAPILAN KDV TARHİYATININ HUKUKİ DURUMU

“Davacıya fatura düzenleyen X Şirketi hakkında düzenlenen raporda alışlarının sahte olduğu, fatura alınan şirketler ile ortaklık bazında bağlantı bulunduğu, bu şirketlere ait defterlerin incelemeye ibraz edilmediği, şirkete yapılan teslimlerin gerçeği yansıtmadığı yolundaki tespitlerden hareketle X şirketinin davacıya düzenlediği faturaların muhteviyatı itibarıyle yanıltıcı olduğu sonucuna varılmıştır.
Ancak, tarhiyata dayanak alınan tespitlerin davacının mal aldığı şirketlerle ilgili olmadığı, sözü edilen şirketin mal aldığı firmalarla ilgili olduğu, bu şirket hakkındaki tespitlerin davacının indirim konusu yaptığı katma değer vergisinin beyan edilip edilmediği ya da hazineye ödenip ödenmediğine ilişkin olmayıp, faturaları düzenleyen şirket hakkında bir takım sonuçlar doğurabilecek tespitler olduğu,
X Şirketinin alışları ile satışlarının sahte olduğu yönünde bir tespitin de bulunmadığı, söz konusu tespitlerin X firmasının sahte fatura düzenlediğini göstermeyeceği, bu şekilde bir beyan ve tespitin bulunmadığı dikkate alındığında tarhiyatın eksik incelemeye dayalı olduğu anlaşıldığından, dava konusu vergi ve cezada hukuka uyarlık görülmemiştir.”

(Danıştay 4.Daire E:2008/3153 K: 2009/5811)

SAHTE FATURA KULLANILDIĞI İDDİASININ SOMUT TESPİTLERE DAYANMASI GEREKLİDİR.

“X Ltd. Şti’nin davacı şirkete ….Ağustos-Aralık dönemlerinde faturalar düzenlediği,  faturaların düzenleme tarihinden sonra çeşitli tarihlerde şirkete ve ortaklarına adreslerinde tebligat yapılamadığının tespit edildiği, ancak davacı şirkete fatura düzenlenen dönemlerde adresinde bulunamadığına ilişkin herhangi bir tespitin yapılmadığı, ilgili dönem kurumlar ve muhtasar beyannamelerini vermemiş olmasının şirketin komisyon karşılığı fatura düzenlediğinin tek başına kanıtı olamayacağı, anılan şirketin ve davacının faaliyet konularının uyumlu olduğu anlaşılmıştır.

Bu durumda, X Ltd. Şti hakkında yapılan tespitler, düzenlediği faturaların sahte olduğunu göstermek için yeterli bulunmadığından, bu mükelleften alınan faturalar nedeniyle yapılan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatında hukuki isabet görülmemiştir.

(Danıştay 9.Daire E: 2009/1944  K:2012/1607)

SAHTE FATURA İSNADINDA KULLANILAN DELİLLERİN BİR KISMINA İLİŞKİN DANIŞTAY KARARI

“Sahte fatura kullanımı iddiasıyla vergilendirme işlemi yapılırken, Kanuna uygun olarak biçimlendirilen muamelelerin bu biçimselliğinin ötesine geçilerek, işlemlerin tarafları arasında oluşan maddi ve hukuki ilişkinin gerçek mahiyetinin araştırılması gerekir.

Kanun, gerçek mahiyetin ortaya çıkarılmasında yemin hariç her türlü delile izin vermiştir. Bu deliller, tarafların ikrarı, vergiyi doğuran olayla ilişkisi doğal ve açık bulunan tanık ifadesi, muamelenin taraflarının ekonomik ve ticari konumları, işyerlerinin durumu, arandığında adresinde bulunup bulunamamasına ilişkin tespitler olabilir.

Gerçekleşmemiş teslim ve hizmetler dolayısıyla katma değer vergisi ödenmesi ve bunun sonucu olarak da bir vergi indirimi sözkonusu olamayacağından, vergi indirimine dayanak teşkil eden faturaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığının ortaya konulması icap eder.”

(Danıştay 9.Daire E: 2007/5275 K: 2008/1818)

SAHTE FATURA KULLANIMI İDDİASININ SOMUT TESPİTLERE DAYANMASI GEREKLİDİR

“X Limited Şirketi hakkında yapılan tespitlere göre, bu şirketin sahte fatura düzenlediği konusunda kuşkular bulunmakta ise de, şirketin düzenlediği tüm faturaların sahte olduğu şeklinde bir genelleme yapılması mümkün olmayıp, anılan şirketin davacı şirket adına düzenlediği faturaların sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olduğu hususunun açık ve somut bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.

X Limited Şirketi hakkındaki tespitlerden, beyannamelerini verdiği, faturalarının anlaşmalı matbaaya bastırdığı anlaşılan şirketin faaliyetinin olup olmadığı, işyerinde ticari emtiasının bulunup bulunmadığı hususlarında, ihtilaflı yılda yapılmış yoklamaların bulunmaması karşısında, bu şirketin davacı şirket adına düzenlediği faturaların sahte olduğu sonucuna varılması varsayıma dayalı bir yaklaşım olacaktır.

Bu durumda, davacı şirkete fatura düzenleyen X Limited Şirketi hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunda mükellefin davacı şirkete düzenlediği faturaların sahte olduğu konusunda somut bir saptama bulunmadığından cezalı tarhiyatta isabet görülmemiştir.”

(Danıştay 9.Daire E:2008/3132 K:2010/5429)

ALIŞ FATURALARININ SAHTE OLMASI, SATIŞ FATURALARININ DA SAHTE OLDUĞU ANLAMINA GELMEZ

“Sahte fatura kullanan mükellefler arasında; alış ve satışlarını sahte fatura ile belgelendirerek tamamen sahte fatura komisyonculuğu yapan mükelleflerin yanısıra, maliyetlerini yükseltmek ve daha az katma değer vergisi ödemek amacıyla, sadece sahte alış faturası kullanan mükellefler de vardır.

Bu nedenle bir mükellefin alışlarının bir kısmının veya tamamının sahte olmasından hareketle satışlarının da sahte olduğu sonucuna ulaşılmak suretiyle yapılacak yorum, ticari yaşamın gerçekleriyle örtüşmediği gibi iyiniyetli mükellefleri de zor durumda bırakacaktır.

Bir mükellefin vergi ile ilgili sorumluluklarını yerine getirmeyerek yasal olmayan fiillerinden doğan mali sonuçlardan, iyiniyetli ve olayla irtibatı olup olmadığı somut olarak ortaya konulmadan bir başka mükellefi sorumlu tutmak hukukun temel ilkeleriyle bağdaşmayacaktır.”

(Danıştay 9.Daire E:2008/3132 K:2010/5429)

HACİZ BİLDİRİSİNE İTİRAZ ETMEYEN 3.KİŞİ, ASIL VERGİ BORÇLUSUNUN TÜM VERGİ BORÇLARINDAN SORUMLU OLUR MU?

OLAY: Davacı adına, 6183 sayılı Kanunun 79’uncu maddesi uyarınca düzenlenen haciz bildirisine süresinde itiraz edilmediğinden, borç zimmetinde sayılarak düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
MAHKEME; Haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibariyle davacının X’e … lira borcu olmasına karşın, davalı idarece asıl vergi borçlusu olan anılan şahsın davacıdan ne kadar alacağı olduğu hususu araştırılmaksızın, asıl vergi borçlusunun tüm vergi borçlarını içerir biçimde haciz bildirisi düzenlenmek ve yedi günlük yasal süre içinde itiraz edilmemesi neden gösterilerek borç zimmetinde sayılarak davacı ile asıl vergi borçlusu arasında … lira dışında herhangi bir borç ilişkisi tespitinde bulunulmaksızın, asıl vergi borçlusunun tüm borçları dikkate alınarak ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, ödeme emrinin; … liralık kısmı yönünden dava reddetmiş, fazlaya ilişkin kısmı yönünden ise ödeme emrini iptal etmiştir.
Vergi dairesinin temyiz istemi Danıştay 3.Dairesinin E:2013/12116 K:2017/867 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

ÖZEL ESASLARA TABİ MÜKELLEFTEN YAPILAN EMTİA ALIMLARININ VERGİ DAİRESİNCE BİLDİRİLMESİ ÜZERİNE, İHTİRAZİ KAYITLA VERİLEN DÜZELTME BEYANNAMESİ ÜZERİNE AÇILAN DAVANIN DURUMU

“Vergi dairesince, özel esaslara tabi olduğu belirtilen bir mükelleften alınan faturalarda yer alan katma değer vergilerinin indirimlerden çıkarılması aksi, halde hakkında özel esasların uygulanacağının davacıya yazılı olarak bildirilmesi üzerine, ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannamesi üzerine tahakkuk eden katma değer vergisi, damga vergisi ve hesaplanan gecikme faizinin kaldırılması istemiyle açılan davanın esasının incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir.”
(Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu E:2019/576 K:2019/424)